Yetki Tespitinde "Referandum"

Gerek 274 ve 275 sayılı sendika yasalarının 18 yıllık uygulanma sürecinde ve gerekse 2821 ve 2822 sayılı sendika yasalarının uygulamaya konulduğu 1983 yılından bu yana geçen çeyrek yüzyılı aşan süre içinde yetkili sendikanın, kayıtlar üzerinden saptanması yönteminin sahteciliğe neden olduğu hiçbir tartışmaya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkmıştır.

İşverenler baskı, sindirme yoluyla ve işçi çıkararak işçinin sendika tercihine müdahale edebilmekte, yetki uyuşmazlıkları yıllarca sürmekte ve çoğu zaman da işçinin tercihi dışında sonuçlanmaktadır. Özellikle sendika rekabetinin çok etkili olduğu 1963–1980 döneminde sahteciliğin her türlüsü yaşanmıştır.

2821 ve 2822 sayılı sendika yasalarının bir çözüm olarak ortaya koyduğu sendika üyeliğinin ve istifanın tespitinde “noter şartı” sendikaya üye olmayı paralı hale getirip şarta bağladığından sendika özgürlüğüne aykırı olması bir yana, yetkili sendikanın tespitinde sahteciliği ve dayatmayı da önleyememiştir. Noter şartı, işverenlerin işyerlerinde sendika örgütlenmesinden haberdar olmalarını kolaylaştırmış, gidişata “zamanında” müdahalelerine imkân yaratmıştır. İşverenler fabrikalara noter getirerek işçileri tehdit yoluyla istifaya ve kendi istedikleri sendikalara üye olmaya zorlamaktadırlar. Aylarca ve bazen yıllarca süren yargı sürecinin sonunda belirlenen yetki, uzun yargılama süresinde gerçekleştirilen sendikasızlaştırma nedeniyle fiilen kullanılamaz duruma gelmektedir.

Gizli oy, açık sayım esasına göre yapılan referandum en önemli işçi ve sendika haklarından biri ve yetkili sendikanın belirlenmesinde de gerçek ve en sağlıklı çözüm yöntemidir. Referandum dışındaki yöntemler, yetkili sendikanın belirlenmesinde işverene müdahale imkânı sağlamakta, işveren güdümlü sarı sendikacılığa prim vermekte ve işçilerin kendi aralarında rekabete neden olmaktadır.

Sendika hareketinin, yetkinin tespiti konusunda çağdaş, demokratik, sağlam hukuki temellere dayanan ve uluslararası normlara uygun bir sistem önermesi zorunludur.

1. Üye çoğunluğu sistemi kaldırılmalıdır. Toplu pazarlık işyerinde gücü olan sendika için doğal bir hak sayılmalıdır. Referandumun amacı hangi sendikanın daha fazla üyeye sahip olduğunu tespit etmek değil, işçilerin hangi sendikayı tercih ettiklerini tespit etmek olmalıdır.

2. Çoğunluk sisteminin bir parçası olan “yetki belgesi” kaldırılmalıdır. Kaldı ki çoğunluğa sahip/yetkili sendikanın tespitinin kayıtlara göre yapılıyor olması ve bunun daha baştan siyasi ve idari mercilere bırakılmış olması uluslararası normlara da aykırıdır. İşçi sendikaları toplu pazarlık haklarını idari mercilere tescil ettirmedikçe kullanamamaktadırlar ve ILO, işçi sendikalarının toplu iş sözleşmesi yapabilmek için her defasında Bakanlıktan yetki belgesi alma zorunluluğunu 98 sayılı Sözleşmeye aykırı bulmaktadır.

Referandum, toplu pazarlık sürecine katılacak işçi sendikasının belirlenmesinde ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklarda uygulanacak “gizli oy açık sayım” yöntemi, son derece etkili ve kesin bir çözüm mekanizmasıdır. Toplu pazarlık süreci açık/şeffaf, son derece sade ve işçi sendikasının beyanını esas alan bir hukuki mekanizmaya bağlanmalıdır. Böyle bir sistemin en vazgeçilmez parçası referandumdur.