amblem

BİRLEŞİK METAL-İŞ

 

 

   İŞÇİLERİN MAHKEMELERDE HAK ARAMASI
ENGELLENMEYE ÇALIŞILIYOR!

 

• İş Mahkemeleri yerine “İş ve Sosyal Güvenlik Uyuşmazlıkları Hakem Heyeti”nin kurulması işçilerin hukuk önünde hak arama mücadelesini kısıtlama anlamına gelmektedir.

• Emekçileri kuralsız ve güvencesiz çalıştırma kuşatması altında bırakan iktidar yasa ve yasaklarla fiili ve hukuki mücadelemizi engelleyemeyecektir.

Konfederasyonumuz işçilere dönük yeni bir saldırının haberini tüm Türkiye gibi dün basına yansıyan haberler aracılığıyla öğrendi. Söz konusu habere göre AKP Hükümeti İş Mahkemelerinin daha hızlı ve masrafsız çalışması için yeni bir yasa tasarısı hazırlığı içinde. Bundan sonra “işçi ile iş veren arasından iş akdinden veya İş Kanunu’ndan doğan her tür hukuk uyuşmazlığın” İş Mahkemelerinde değil “İş ve Sosyal Güvenlik Uyuşmazlıkları Hakem Heyeti”nde görüşülmesi planlanıyor.  Tasarıya göre  “İşe iade hakkıyla sosyal güvenlik alanındaki uyuşmazlıklar”ın çatışma ve çözümü bağımsız yargı aracılığıyla değil hükümet tarafından oluşturulması planlanan Hakem Heyeti aracılığıyla olacak.

AMAÇ GÜVENCESİZLİK KUŞATMASI ALTINDAKİ İŞÇİYİ KORUMASIZ BIRAKMAK

Hakem heyeti uygulamasının hükümetin emeğin haklarına dönük saldırı programının bir parçası olduğu açıktır. Son on yılda yasalaşan torba yasalar, 6356 Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve çalışma hayatını düzenleyen her türlü düzenleme göz önüne alındığında Ulusal İstihdam Strateji Belgesi  ve Orta Vadeli Ekonomik Programların temel hedefleri hatırlandığında hükümetin amacı açıktır: Güvencesiz ve esnek çalışmayı yaygınlaştırmayı resmi hükümet programı olarak açıklayan AKP, emekçileri bu kuşatma karşısında korunaksız bırakmak istemektedir.  Bir yandan çıkarılan yasalar kolluk aracılığıyla uygulanan yasaklar yoluyla fiili mücadele bastırılmak istenmekte bir yandan da emekçiler için hukuksal mücadelenin imkanı ortadan kaldırılmaktadır.

2011 yılında çıkarılan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ile getirilen dava masrafları için peşin ödeme sistemi nedeniyle alacak davaları başta olmak üzere hak arama davası açmaları zorlaştırılan emekçilerin şimdi de İş Mahkemeleri’ne başvuruları engellenmektedir.

İŞ KANUNU’NUN “İŞÇİ LEHİNE”LİK İLKESİ ORTADAN KALDIRILMAK İSTENİYOR

İş Mahkemelerin devre dışı bırakılarak başında mülki idare amirinin veya ilçe çalışma müdürü personelinin görevlendireceği uzmanların bulunduğu bir hakem heyeti kurulması işçilerin hak arama mücadelesinde önemli yeri olan bağımsız yargının yani İş Mahkemeleri’nin yerinin devlet tarafından atanmış “kamu görevlileri” ve “mülki idarenin” belirleyeceği hakem kurullarına havale etmek anlamına gelmektedir. Böylesi bir durumda İş Kanunu’nun “işçi lehinelik” ilkesinin hiçe sayılacağı aşikardır. Hatta böylesi bir düzenlemenin temel amaçlarından birisi İş Kanunu’nun temel niteliklerinden biri olan “işçi lehine yorum” anlayışını devre dışı bırakmaktır.

Oluşturulacak hakem heyetinde işçiler lehine tavır alacak bağımsız bir temsilcinin yer almamış olması da bu şüphemizi güçlendirmektedir.

İŞÇİLERE MEYDANLARI KAPATAN VALİLER Mİ İŞÇİNİN HAKKINI TESLİM EDECEK?

Bu amaçların yanı sıra kurulacak böylesi bir heyetin sorumluluğunun mülki idareye veya bürokrasiye teslim etme planına ayrıca itiraz edilmesi gerekmektedir. Son birkaç ayda Kocaeli ve Hatay’da; 1 Mayıs’ta ise İstanbul’da alanları emekçilere yasaklayan mülki idarenin işçilerin hak arama çabasında işçi lehine karar vereceğine dair haklı şüphelerimiz vardır.

İş Kanunu’ndan doğacak uyuşmazlıklara bağımsız yargı mensuplarının yerine atanmış bürokratların bakması hem verilecek kararların hukuki niteliğini zayıflatacak bir unsurdur hem de tüm kentlerde çalışma yaşamı düzeninin yasalar yoluyla değil mülki idare yoluyla belirlenmesinin önünü açacak bir durumdur.

İktidar, yargı üzerindeki iş yükünü, masraf ve zaman sorununu bahane ederek işçilerin hak arama mücadelesini sınırlamayı ve engellemeyi amaçlamaktadır. İş mahkemelerinin yaşadıkları sorunlar nedeniyle davaları geç sonuçlanan yüz binlerce işçinin mağduriyetini gidermek için iş mahkemelerini yaygınlaştırmak, yargıyı güçlendirmek,  dava açmanın önündeki ekonomik engelleri kaldırmak yerine bu sorunları bahane ederek emeğe saldırı programını hayata geçirmek kabul edilemez bir tavırdır.