amblem

BİRLEŞİK METAL-İŞ

Haziran 2005

 

15-16 Haziran 1970

İşçiler sendikalarına sahip çıktı

Parasal bir kazanım elde etmek için değil, Amerikancı sarı sendikal anlayış ile sermayenin el ele vererek DİSK’i yoketme planlarını püskürtmek için yapıldı.

 

1970… siyasi ve ekonomik belirsizlikler sürüyor…

Hükümet, alacağı ekonomik önlemlerin faturasını işçilerin sırtına yüklemek istiyor...

Karşısında bir muhalif güç var: DİSK…

3 yılda büyüyen, giderek güçlenen bir DİSK…

Çözüm buluyor hükümet.. Sendikalar kanununda, TİS, Grev ve Lokavt Kanunu’nda değişiklikler yaparak, DİSK’i etkisizleştirmek..

Yasa tasarısını hazırlıyorlar... Tasarıyla, işçilerin sendikalara üye olmaları güçleştiriliyor; toplu sözleşme ve grev hakları kısıtlanıyor..

Ve daha da önemlisi, işkolunda üçte bir baraj şartı getirerek DİSK’in faaliyetlerine son vermeyi hedefliyorlar.…

Dönemin DİSK Başkan Vekili Şinasi Kaya anlatıyor..

“DİSK bu düzenlemelerin kendisine yönelik olduğunu açık ve net olarak görüyordu. Yasa parlamentoya sunulurken, o zamanın hükümet başkanı Süleyman Demir’e bir mektup göndererek; bu yasanın Anayasa’ya aykırı olduğunu, Anayasal haklarımızı kullanacağımızı bildirdik. Ankara’ya giderek Cumhurbaşkanı’na da durumu anlattık”

11 Haziran 1970: Yasa, Meclis’te kabul ediliyor.

12 Haziran 1970: DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, bir basın toplantısı düzenliyor. “İşçi sınıfımız DİSK’in kapatılmasına izin vermeyecektir.” diyor.

14 Haziran 1970: DİSK’e bağlı sendikaların yöneticileri bir araya geliyor. Yasayı protesto amacıyla, 17 Haziranda Taksim Meydanı’nda bir miting düzenleme kararı alıyorlar.

Ve 15 Haziran 1970:

Şinasi Kaya anlatıyor..

“Toplantıda, bazı işçi temsilcileri 15 haziranda bir yürüyüş yapma düşüncesini de dile getirmişlerdi. 15 Haziran sabahı 6 buçukta sendikanın genel merkezindeydim. Kemal Türkler de erkenden gelmişti... Telefonlar gelmeye başladı..”

İstanbul, Gebze, İzmit.. 100 binin üzerinde işçi, fabrikaları boşaltıp meydanları dolduruyor..

İstanbul’da işçiler 3 koldan yürüyor.. Hedef Beyazıt Meydanı..

Birinci kol, Üsküdar-Kadıköy yakasından.. vapur seferleri iptal ediliyor, işçiler karşıya geçemesin diye…

İkinci kol, Şişli-Taksim-Karaköy yönünde yürüyor. Galata ve Unkapanı köprüleri açılarak, yolları kesiliyor ikinci kolun..

Üçüncü kol, surlar dışında, Topkapı-Edirnekapı hattında yürüyor.. Tanklarla kesilmiş yolları..

Hocamız Süleyman Üstün anlatıyor:

“Ben DİSK’in eğitimcisi olarak, üçüncü yürüyüş kolunda yer almaktaydım. Surlar çevrilmiş ve işçi kararlı... Şimdi anlatmakta zorlanıyorum, heyecanlanıyorum... Asker “yasak” dedi. “Emir aldık şehre girilmeyecek” dedi. İşçi kitlesi bir sallandı ve birden bir kadın işçi fırladı. Nurten Bacı (Arıcan) tırmanıyor tanka... Engel olamadı asker. Yalınayaktı Nurten Bacı, attı kendisini şehirden yana. Ve ardından tüm işçiler aştılar tankları ve yürüdüler...

O günün ardından 16 Haziran’a hazırlık yaptık. Akşam eve geldim içimde anlatılamaz bir ferahlık duygusu var.”

Gazeteci Atilla Özsever anlatıyor

“1970 yılında, II. Zırhlı Tugay Piyade Taburunda Takım Komutanıydım.. 15 Haziran günü, kariyerlerle Maltepe Haymak fabrikasına doğru yola çıktık.. Yolda işçiler “Ordu-millet elele” diye bizleri alkışlıyorlardı. Askerlere bu eylemin niçin yapıldığını anlatmaya çalıştım; işçilerin haklarını aradıklarını söyledim.

16 Haziran 1970:

Daha gergin bir gün… Yürüyüşler devam ediyor..

Karikatürist Canol Kocagöz anlatıyor:

Haymak’tan Kadıköye yürüyorduk.. Haydarpaşa Numune Hastanesinin yanında bir büfe vardı.. Büfedeki cola afişlerine kızan işçiler, tepkilerini büfeye yönelttiler.. Zarar gören büfenin sahibi ağlamaya başladı. Bu durum herkesi fazlasıyla etkiledi. Aramızda para toplanıp, büfe sahibinin zararı karşılandı..

Gazeteci Atilla Özsever anlatıyor

16 Haziran günü, Kadıköy Fenerbahçe’de barikat kurduk.. Kadın işçilerin en önde yer alması dikkatimi çekmişti. Uzun bir gergin bekleyişin ardından, barikatı yarıp yürüyüşe geçtiler.. Çalışanların sorunlarını takip eden genç bir ordu mensubu olarak çatışma yaşanmasını istemezdim. Ama Kadıköy’de 3 kişi ölmüş ve sıkıyönetim ilan edildi.”

Kadıköy’de 3 şehit: Yaşar Yıldırım, Mustafa Baylan, Mehmet Gıdak.

Hocamız Süleyman Üstün anlatıyor.

Aynı akşam geç vakit sıkıyönetim ilan edildi.

Sabaha karşı kapım çalındı. Asker “almaya geldik” dedi ve doğruca Davutpaşa Kışlası’na götürüldük.

Aralarında Kemal Türkler’in, Kemal Sülker ve Şinasi Kaya’nın da bulunduğu 22 DİSK yöneticisi ve ben tutuklandık.

İfademiz alınırken de ilginç olaylar yaşandı…”

Bu olayın ardından 2 gün fabrikalar çalışmadı. Bazı işverenler durumu fırsat bilerek, yürüyüşe katılan işçileri işten çıkardılar.

Mahkeme sürecinde işçiler ne yaptıklarının bilincinde olduklarını gösterdiler: “Bizim anayasal hakkımız çiğneniyordu, biz bu hakka sahip çıktık” dediler..

Şinasi Kaya anlatıyor..

“Mahkeme sürecinde, olaylarda ölenlerin üzerlerine açılan ateşle, kurşunlardan öldüğü, işçilerin hiçbir şekilde silah kullanmadıklar raporlarla ortaya kondu.... Tahliyemize 15-20 gün kala bir kızım dünyaya geldi. İşçi arkadaşlar toplandılar hapishanede, onun ismini koydular: Özgür”

Cumhuriyet Senatosu ve Cumhurbaşkanı da yasayı onayladı.

Fakat TİP ve daha önce yasaya onay veren CHP’li milletvekilleri, eylemlerin ardından, Anayasa Mahkemesi ne başvurarak, bu yasanın Anayasaya aykırı olduğunu belirttiler.

Anayasa Mahkemesi yasayı iptal etti.

Ve sonuçta, parlamentonun DİSK’i kapatmaya yönelik eylemi başarıya ulaşamadı

 

(Birleşik Metal-İş Gazetesi, Sayı 170'den)