amblem

BİRLEŞİK METAL-İŞ

Ağustos 2005

 

GÜNDEM

Özelleştirmelerde son viraj...

 

Özelleştirme uygulamalarında yeni bir aşamaya gelindi. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı açıklamalarına göre, sırada Erdemir, İsdemir, Tekel, THY, Tüpraş, enerji şirketleri var.

Son zamanlarda tamamlanan özelleştirme örnekleri de ilginç gelişmelere sahne oldu. Örneğin, Türkiye’nin alüminyum tekeli Seydişehir Alüminyum; işçilerin, ailelerinin, esnafın, meslek odalarının ve Seydişehir halkının KARŞI ÇIKIŞINA rağmen satıldı.

Fabrika, tesisler, makineler, sosyal tesis binalarının yanında Oymapınar Barajı da hediye edildi.

“Tekel yaratmayacağız” diyenler, alüminyum piyasasında “özel tekel” yarattılar.

Henüz fabrikaya bile giremeyen yeni patronun ilk icraatının ise, çalışanların iş akitlerine yönelik olması Seydişehir Emekçilerinin tepkisinin boşuna olmadığını gösteriyor.

Özelleştirme ilkeli mi, keyfi mi?

Özelleştirme konusunda açıklanmış belgelerden biri; 6.5.1994 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararıdır. Bu kararda;

a. Zararı Nedeniyle Bütçeye Yük olanlar
b. Büyük Yatırım Gerektirenler
c. Rekabet Şartlarında Çalışamayanlar
d. Nihai Mal ve Hizmet Üretenler
e. Güvenlik Açısından Stratejik Önem Taşımayan kuruluşların özelleştirileceği belirtiliyordu.

Bu karar özelleştirmenin ilkelerini de ortaya koyuyordu.

Gülümseyelim, ağlanacak halimize...

Ama 11 yıl sonra bugün örneğin; 10 Ağustos 2005 tarihli gazetelerde Maliye Bakanı “kar da etse, zarar da etse satırım...” diyerek özelleştirme felsefesinin değiştiğini açıklıyordu.

Biz sendikalar yıllardır özelleştirmenin böyle yapıldığını iddia ediyorduk. Ama siyasiler bu eleştiriye karşı “Efendim, devlet basma da üretmeyiversin...” popüler söylemi ile yanıt veriyorlardı.

Oysa bugün Sayın Bakan bununla yetinmeyerek; özellikle Erdemir ve İsdemir’in satışına ilişkin kaygılarını belirterek istifa etmiş bulunan iki genel müdüre yönelik; “Sana ne, sen genel müdürsün, maaşını alırsın, orayı da en iyi şekilde yönetirsin.” demiştir.

Böylece “salla başını al maaşını “ tekerlemesinin 2005 yılında bir mali, idari ve istihdam tekniği olarak uygulanmak istendiği anlaşılmaktadır.

Sayın Bakanı açık tutumu nedeni ile kutlarken, ağlanacak halimize de gülümsemekle yetiniyoruz.

Emekçiler kendi gündemlerini oluşturmalıdır!

Özelleştirme ile uluslararası tekellerin ve yerli ortaklarının çıkarları hayata geçirilmektedir.

70 milyon insanın yaşadığı ülkede tekellerin iştahı kabarmaktadır. Türkiye piyasasında alanlarında tekel niteliğinde olan TELEKOM, TÜPRAŞ, TEKEL, ERDEMİR, THY gibi kurumlar uluslararası tekellerin iştahını kabartıyor.

Özelleştirme uygulamaları gerçekleştikçe; siyasi iktidar programını uygulamış, IMF hedeflerine bir adım daha yaklaşmış, tekeller ise çok kazançlı bir üretim alanını halkın elinden almış olmaktadır.

Onlar hedeflerine ulaşıyorlar.
Ve onlar başardıkça, emekçiler, işçiler, yoksul halk başarısız ve mutsuz...
Onlar kazandıkça ülke yitiriyor.

Nasıl oluyor bu ?

Çünkü onlar birlik-bütünlük içinde.
Onlar örgütlü.
Onlar ulusal ve uluslararası düzeyde örgütlü.
Ve birlikte davranmayı iyi biliyorlar.

Dahası bunu biz emekçiler öğrettik tekellere, sermaye kesimine.

Ya biz ?

Biz henüz tek bir özelleştirmeye karşı bile birlikte mücadeleyi samimiyetle hayata geçirip bir mevziye sahip çıkmayı başaramadık. Çimento fabrikaları, tersaneler, Sümerbank, ağaç fabrikaları, limanlar, et kombinaları, süt, çelik fabrikaları, kağıt fabrikaları, lastik fabrikaları, rafineriler...

Biz neden başaramıyoruz?

Bir avuç tekel ve bir bütün olarak emperyalist sistemin emellerine adım adım ilerliyor olmasının iki temel nedeni bulunmaktadır.

Birincisi; kapitalist -emperyalist blokun 1990’dan beri tek kalması ve fütursuzca hareket etme fırsatı bulması, ikincisi ise; saldırıya konu emekçi yığınların dağınık ve örgütsüz olmasıdır.

Emek cephesi yol arayışında

Geçtiğimiz günlerde Tümtis Sendikası bir çağrı yaparak; emekçilerin özelleştirmeye karşı “BİRLİKTE” mücadele verilmesinin kaçınılmaz bir hale geldiğini açıkladı.

Bir çok sendika ve demokratik kitle örgütü bu çağrıya olumlu cevap verdi.

Biz de bu girişimin ete-kemiğe büründürülerek bir güç haline gelmesi yolunda tüm ortak çabalara aktif katılım göstereceğimizi taahhüt ettiğimizi açıkladık.

Bildiride de belirtildiği gibi; “Satılan, artık geleceğimizdir.” Bugünümüze ve geleceğimize sahip çıkmak insanlık ve yurttaşlık borcumuzdur.

Tüm işçi ve memur konfederasyonlarını, tüm demokratik kitle örgütlerini, tüm siyasi çevreleri, üniversite, basın, hukuk kurumları, gençlik örgütleri, emekliler, esnaf herkesi göreve; ülkeye sahip çıkmaya çağırıyoruz.

GENEL YÖNETİM KURULU

(Birleşik Metal-İş Gazetesi, Sayı 171'den)