amblem

BİRLEŞİK METAL-İŞ 
basın açıklamaları

20-09-2004   

 

Genel Başkan Adnan Serdaroğlu’nun "MESS Grup TİS Süreci ve Metal İşçisinin Gerçeği” konulu basın toplantısında yaptığı açıklama

Değerli basın mensupları,

Basın toplantımıza katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum.

Hoş geldiniz.

2004-2006 dönemi MESS Grup Toplu Sözleşme müzakereleri devam ediyor. Bu hafta MESS’in ücretlerle ilgili teklifini vermesini bekliyoruz. Bu ayın sonunda ise, müzakere süreci sona eriyor ve uyuşmazlık aşamasına geliniyor.

Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde, sözleşme tartışmaları esas olarak işçilerin alım gücü konusuna yoğunlaşırdı. İçinde bulunduğumuz dönemde, enflasyon rakamlarının görece düşük.

Ancak biliyoruz ki, işçinin ücreti sadece tüketim ile ilgili değildir. Ücret aynı zamanda üretimin bir unsurudur.

Enflasyon rakamlarının düşük olduğu bu dönemde toplu sözleşme süreçleri kaçınılmaz olarak, işçilerin üretim içindeki pozisyonlarına, gerçekleştirdikleri üretim artışlarına ve bu artışlardan ne kadar pay alabildiklerine odaklanacaktır.

Sendikamızın hazırlamış olduğu çalışmadan da görüldüğü gibi, ekonomideki canlanma ve üretim artışları esas olarak işçilerin çalışma ve yaşama koşullarının kötüleştirilmesi, onların sömürüsünün artırılmasına dayanmaktadır. Başka bir ifadeyle, gerçekleştirdikleri büyümeden işçiler pay alamamışlardır. İşyerlerinde çalışan sayısı azalmış ancak üretim artmıştır. Daha az işçi, daha çok üretmiştir.

Merkez Bankası yeni yayınladığı bir raporda, aynı tespitleri yapmaktadır. Raporda şöyle denilmektedir: “Kapasite kullanım oranlarının tarihsel olarak yüksek seviyelerde seyretmesi, tam rekabet ortamının henüz oluşmaması ve istihdamın artma sinyalleri önümüzdeki dönemde verimlilik artışlarının geçtiğimiz üç yıla oranla yavaşlayabileceğine işaret etmektedir.”

Görüldüğü gibi Merkez Bankası da birim işgücü maliyetlerinin düşük olmasını büyümenin temel nedeni olarak görmekte, ancak işgücü maliyetlerinin önümüzdeki dönemde artabileceğini bunun da verimliliği olumsuz etkileyeceğini söyleyerek eklemektedir: “İzleyen dönemlerde birim işgücü maliyetlerinin enflasyondaki düşüş sürecine vereceği destek göreli olarak azalabilecekse de yatırımın ve üretimin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik başlatılan düzenlemelerin devam etmesi halinde verimlilik artışlarının birim işgücü maliyetlerine katkısının yine aşağı yönde olacağı öngörülmektedir.”

Merkez Bankası, birim işgücü maliyetlerinin seviyesinin sürdürülemez olduğunu teslim etmektedir. Ancak maliyetlerin aşağıda tutulması için, sermayenin önündeki engellerin kaldırılmasını önermektedir.

Bu yaklaşım tarzı son dönemde sık sık karşımıza çıkmaktadır ve bundan sonra daha da sık karşılaşacağız. Geçtiğimiz hafta yapılan ve DİSK’in protesto ederek terk ettiği Çalışma Meclisi toplantısının kıdem tazminatı fonu dışındaki iki gündem maddesi kayıt dışı ekonomi ve istihdamdı. Bu iki gündem maddesine yönelik olarak sunulan raporlarda, mağduru işçiler olan iki devasa sorun bahane edilerek, sermayenin yüklerinin hafifletilmesi önerilmekteydi.

Bu yaklaşım, sermayenin önündeki engeller kaldırıldığında, bütün sorunların çözüleceği inancını topluma sürekli olarak pompalamaktadır. Oysa bu doğru değildir. Son çeyrek asırdır, sermaye, tüm dünyada dizginlerinden boşanmış biçimde koşturuyor ve dünya nüfusunun sorunları her geçen gün çözümsüzlüğe doğru gidiyor.

Bu yaklaşım diğer taraftan, işsizlik sorununu, çalışanların yaşama koşullarını işsizlerinkine yaklaştırarak, kayıt dışı sorununu ise, kayıtlı ekonomiyi kayıt dışına yakınlaştırarak çözmeyi öneriyor.

Diyelim ki sermayenin üzerindeki bütün yükleri, vergileri, primleri kaldırdık. Halkın sağlığını nasıl finanse edeceğiz? Halkın eğitimi için nereden kaynak bulacağız? Çalışanların sosyal güvenliğini nasıl sağlayacağız?

Değerli basın mensupları,

Bu yaklaşım 150 yıl öncesinin ultra-liberal yaklaşımıdır, bu nedenle de çağdaş olduğu söylenemez. Ancak ne yazık ki bu yaklaşımla gündelik hayatımızın her alanında ve toplu sözleşme müzakerelerinde karşılaşıyoruz.

İşsizliğin arttığı, ücretler arasında büyük farklılıkların oluştuğu bir ortamda, işsizlik ve ücret eşitsizliği, sendikalı işçileri terbiye etmek amacıyla kullanılmak isteniyor. Toplu sözleşmeler, işçilerin kazanılmış haklarını geriletmenin bir aracına dönüştürülmeye çalışılıyor.

MESS, henüz bir ücret teklifi vermedi ama, toplu sözleşmenin kazanılmış haklarını ortadan kaldırmayı hedefleyen teklifler getirdi. Bunlardan ilki, kıdem tazminatıyla ilgi. MESS kıdem tazminatında bir taşla iki kuş vurmak niyetinde.

Bizim kimi iş yerlerimizde, yasal süre olan 30 günün üzerinde tazminat tespit edilmiş durumda. MESS bunun yeni işe giren işçiler tarafından kullanılmasını istemiyor. Kazanılmış hakkı, bireye indirgiyor. Oysa, o hak o işyerinde çalışan tüm işçilere aittir. MESS’in vurmak istediği birinci kuş bu. İkincisi ise, kıdem tazminatı ile ilgili bir yasal değişiklik olduğunda, fon ya da sürenin 15’e çekilmesi gibi, yasanın toplu sözleşmenin yerini almasını istiyor.

Aynı öneriyi, ihbar tazminatları için yapıyor.

MESS, güvencesiz çalışma süresi olan deneme süresini artırmak, işçilerin tüm yaşamlarının alt üst edilmesi demek olan denkleştirme süresini uzatmak istiyor.

Değerli basın mensupları,

Sizler aracılığıyla, başta metal işçileri olmak üzere tüm işçileri uyarmak istiyorum. Grup toplu iş sözleşmesinde metal işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını ağırlaştırmak, iş güvencesini tehdit altına almak ve kazanılmış hakları sınırlandırma önerileriyle karşı karşıyayız.

Grup sözleşmesini sürdüren diğer iki sendikanın üyeleri dikkatli olmak zorundalar. Ekonomideki bütün olumlu havaya rağmen, sözleşme müzakereleri tıkanma noktasına doğru gidiyor. Metal işçileri, bu tıkanmayı, birlikte hareket ederek aşabilirler.

Birleşik Metal İş, sözleşme teklifini hazırlarken, ülkemizin ve metal işçisinin içinde bulunduğu koşulları dikkate aldı. Teklifimiz günün gerçeklerine uygundur.

Ücretler konusunda, işyerlerinin özelliğini dikkate alarak ve ücret eşitsizliğini biraz olsun azaltmak için, her işyeri ve her ücret grubu için ayrı ücret zammı talep ediyoruz.

MESS’e bağlı işyerlerinde işten çıkarmaların ve işyeri ücret ortalamalarının düşmesinin önemli bir nedeni olan, düşük işe giriş ücretini bir nebze olsun yukarı çekmeyi öneriyoruz.

İşsizliğin artığı bir ortamda işçilerin fazla çalışmalarını istemiyoruz, bunu mantıksız buluyoruz. Bu nedenle, haftalık çalışma sürelerinin, fazla mesailer dahil sınırlanmasını öneriyoruz. Çalışma süreleri ile ilgili Avrupa Birliği Direktifi de bu önerimizi destekler nitelikte. Ancak, Avrupa Birliği için lobicilik yapan ve AB’den aldığı yüksek fonlarla şu anda 4 proje yürüten MESS, AB asgarisi olan direktifleri tanımadığını söylüyor.

Son yasal değişikliklerle birlikte işverenler işten çıkarmalar konusunda mahkemelere gerekçe sunmak zorunda bırakıldılar. Ancak mahkemelere sundukları gerekçeleri, işin öznesi olan işçilere vermeyi kabul etmiyorlar. Tüm dünyada temel bir hak olarak tanınan ve uygulanan ve ülkemizde de yasal düzenlemesi yapılan Bilgilenme Hakkını talep ediyoruz. Sürekli “aynı gemi”, “aile” söylemleri kullananlar, ailenin bireylerinin yaşamını etkileyecek kararların geçerliliği konusunda bilgilenmesini kabul edemiyorlar. Borsaya verdikleri bilgileri, kendi çalışanlarına vermeyi istemiyorlar.

İşçilerin aşırı çalışması nedeniyle  ortaya çıkan sağlık ve güvenlik sorunlarına işçilerin bizzat kendilerinin müdahale edebilmeleri için önerdiğimiz “Sağlık Güvenlik İşçi Temsilciliği”  kurumunu, kendi yayın organlarında teşvik etmelerine rağmen, sözleşme hükmü yapılmasına direniyorlar.

MESS işyerlerinde sendikaya üye olabilen ama sözleşmeden yararlanamayan ve “kapsam dışı” diye adlandırılan çalışanların sözleşmeden yararlanabilmelerini talep ediyoruz. Bu talebimiz, Anayasanın tanıdığı sendikalaşma ve toplu sözleşme hakların kullanımının, toplu sözleşme ile engellenemeyeceği gibi çok makul bir gerekçeye dayanıyor.

Değerli basın mensupları,

MESS sözleşmeleri her zaman önemli ve her zaman zor olmuştur.

Önemlidir çünkü, tüm özel sektör işyerleri, MESS sözleşmelerini kendisine ölçü alırlar.

Önemlidir çünkü, ülkenin en dinamik sektörü ve en güçlü gruplarını ilgilendirmektedir.

Diğer taraftan MESS sözleşmeleri zordur. Çünkü, işkolunun en kalabalık sendikası olan Türk Metal, işçiler tarafından değil, işverenler tarafından yönetilmektedir. Bu sözleşme döneminde de, Türk Metal’in sessizce sözleşmeyi bitireceği endişesi taşıyoruz.

Birleşik Metal İş olarak teklifimizi sadece kendi üyelerimizi dikkate alarak değil, örgütlü ve örgütsüz tüm metal işçilerinin taleplerini göz önünde bulundurarak hazırladık. Teklifimiz, tüm metal işçilerinin ortak teklifidir. Metal işçilerini, kendi tekliflerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Hepinize sendikam Birleşik Metal İş adına teşekkür ediyorum.